MOZAİK- ALPER KÜRÜK ŞİİRLERİ
  8.1- BAYRAK&VATAN&GENÇLİK&ŞEHİT&KAHRAMANLIK DESTANLARI ŞİİRLERİ-SH:1
 




1- Bayrağım

Bayrak indi gönderden tabutların üstüne
Onu çıkarmak gerek yeniden gönderine...

Kutsaldır indiği yer orda şehidim yatar
Bu iniş bir yükseliş...değere değer katar...

Bayraklar öncelikle şehitlerle yükselir
Dalgalanan bayraklar şehide selâm verir...

Vatana şehit olmak kadar yaşamak da var
Özgür bayrak altında insan onurla yaşar...

Bayrağım, yıldızın ve ayın gibi yüzün ak
Kırmızı rengine bak kanımız kadar parlak...

Seni yükseğe diken eldir öpülecek el
Seni başta taşımak tüm taclardan en güzel...

ALLAH ' ın emaneti can ne ise osun sen
Vatan yaşar, can yaşar yerine yükselirsen...



Alper Kürük
 

2- Başını Vermeyen Şehit Destanı

'Grijgal Palangası...'
Sırtını dayamış tepeye
Yayılır önü sıra göz alabildiğine
Ufka çatan Macar Ovası.
Dile kolay bu
Tam yüz elli yıl sınır bekçiliği yaptı
Girmesin diye nâmert ayaklar
Bu aziz topraklara.
Yolu düşen gaziler
Uğrayıverirlerdişehitliğe,
Birer Fâtiha okur
Şehitlik dilerlerdi Tanrı'dan
Ki bu arzu yaraşırdı yiğitliğe.

Vardı orada binlerce mezar
Ama ilk nazar
Çarpardı bir yosunlu mezar taşına.
Ana-çocuk gibi koyun koyuna
Yatan
O iki arslan
Yarattılar işte böyle bir destan...
Nûra gömüldüyse eğer cisimleri
İlâhî bir yazıyla
Kalbine yazıldı binlerce erin
Kutsallaşmış isimleri...

Gitmişti Palanga Beyi
Yanında güzide yiğitlerle
'Kapaşvar Kalesi'nin fethine.
Kış bastırdı ansızın.
Kısmet olursa kaleyi
Alacaklardı yazın,
Şimdilik geçiverdiler 'Budin'e.

Grijgal'den altı menzil ötesi
'Zigetvar Kalesi'.
Bir Kurban Bayramı arifesi...
Kale beyi 'Kraçin'
Bu hâli fırsat sandı
Ama gâfil aldandı.
Eşkiyalarla saldırdı Grijgal'e
Bu hâl hiç gelmezdi hayâle.
Kalede vardı tam yüz on dört kişi
Hepsinin cenkten başka
Yok idi gücü-işi.
Toplar atıldı Grijgal'den
Duysun da yardıma koşsun
Diye civar Türk'ler.
Ama çıkmadı bir ses
Ne gelen var ne giden...
Zigetvar Beyi Kraçin
Adam gönderdi Grijgal'e
Kalenin teslimi için.
Elçi dedi:' VİRE...
Kumandanım ediyor yemin
Sâlibe,İncile,
Zebûra,ateşe ve nûra....
Gelmeyecek kılınıza bir hile....'

Olamazlardı buna emin
Hepsi karşı durdu
İstek gibi görünen bu emire.
Çıkıp cenk edecekler
Ya ölecekler
Ya öldürecekler...
İçlerinden seçtiler Kadı'yı
O,onlara açacaktı
Sonu şehitlikte biten kapıyı.
Kadı seslendi mertçe:
'Duacıdır Arafat'ta hacılar
Câmilerde mü'minlerle,hocalar
Biz gazilere.
Kılalım namazımızı
Kapanalım vecd ile yere,
Öpüşelim,helâlleşelim,
Herkes keserken kurban
Biz de Vatan'a kurban...'
Tuttular sözünü Kadı'nın
Hemen arkasından cuma namazının
Çıktılar kapıdan iki koldan
Koştular tek uğurda uğraşa.
Bir kolun başında 'Delî Hüsrev'
Birinde de 'Delî Mehmed'
Şehit olmaktı herbirinin
Gönlündeki tek niyet.
Onların hepsi,hepsi civan
Hepsi mert.
Ama karşılarındakilerse tümden nâmert.
Bir ölüm-kalım cengine
Girişti kollar,
Kısalıyordu şehitlik mertebesine
Erişen yollar...
'Delî Mehmed'di ilk şehit olan
Başını gövdesinden ayırdı düşman.
Ve kâfir başını götürürken
'Delî Hüsrev' gördü birden
Haykırdı:'Delî,başını verme
Almadan kâfirden başını
Şehidlik yüceliğine erme...'
Sanki kükredi arslan
Koşmaya başladı başsız gövde
Başının arkasından.
'Delî' alıp kâfiri atından
Cansız çaldı yere
Ve kaptı başını yıkıldı
Bir daha kalkmamak üzere...
Hüsrev,bu hâli görüp sevindi.
Delî Mehmed gitti diye
Bir yandan da dövündü.
Seyreyledi başından sonuna dek
Olup biteni Grijgal Kadı'sı,
Döndü gaziler kaleye
Tam gece yarısı.
Şehitler defnedildi bir bir...
Delî'yi de defnettiler.
Kadı bekledi başını
Gece-gündüz durmadan.
Açıldı nûr dolu mezarı
Melekler girdi oradan...
Herbiri bir bûse aldı
Delî Mehmed'in alnından.
Kadı hayretle donakaldı...
Hâlâ yaşayan şu sözler döküldü ağzından:
'Rüya değil bu ayniyle vâki...'
Kadı,Hüsrevi habersiz sanmıştı bundan
Oysa Kadı'nın gördüğü hâli
Ona anlatıverdi bir bir Delî...
Delî Mehmed'in nûru
Işık oldu Delî Hüsrev'e
Şehitlik yolunda.
Yer ayırdı Mehmed seve seve
Grijgal Şehitliğinde
Ona,nûrdan koynunda.....


Alper Kürük
 





3- Bu Ülke Hepimizin


Hem sağcı hem solcusu
Aynı yolun yolcusu...
Yok kimsenin kuşkusu
Bu ülke hepimizin...

Neyi paylaşacağız? ...
Kaosu aşacağız,
Birlik yaşayacağız
Bu ülke hepimizin...

Ne hikmettir bilinmez...
Bire kolay gelinmez...
Bir ikiye bölünmez
Bu ülke hepimizin...

Kardeşiz, yok düşmanlık,
Gafletteyiz bir anlık...
Yaramaz son pişmanlık
Bu ülke hepimizin...

Silkelen kendine gel!
Sevmek, sevmek...en güzel...
VATAN her şeye bedel
Bu ülke hepimizin...

İzleyecek tek izin
Belli...o izde gezin...
Laik TÜRKİYE 'MİZİN
ATA 'SI h e p i m i z i n...

Alper Kürük

4-Burak Reis Destanı

28Temmuz1499
Venedik seferinde
İki Venedik'li kaptan
Kadırgalarıyla iki yandan
Rampaladı Reis'in gemisine.
Yanaşınca iki kalita daha
İki binden fazla düşman
Saldırdı geminin içine.
Yalvarmak gerekti Allah'a...
Ağırdı gemi zaten
Manevrası da az
Artık ne yapsa kendini kurtaramaz.
Başladı gırtlaklamaca.
Saldırsalar düşmana
Tek sağ kalmayacak kendilerinden.
Ölseler de kahramanca
Gemi çıkacaktı ellerinden.
Burak Reis haykırdı
Bir an tereddüt etmeden:
'Düşman gemilerini yakın!
Atın palamar ve kanca
Kaçırtmayın sakın...'
Emir yerine getirildi.
Birkaç saniyede hızla
Yağlı paçavralı oklar gerildi,
Ateşlenip bir bir
Ateşe verildi kadırgalar.
Gemiler yanıyordu cayır cayır,
Ak Deniz dolusu su vardı
Ama gelmezdi artık
Hiçbirisinden hayır.
Burak Reis gemisini
Sardı yangın iki yandan,
Koca Reisle gemicileri
Emektar gemilerinde
Batmaya hazırdılar her an.
Atlayıp kurtulmak için
Gerçi fırsat da vardı ellerinde.
Kahraman Burak Reis
Alevler arasında
Germisinin üstünde
Duruyordu dimdik ve metin.
Şu sözler belirdi ağzında:
'Denize atlayın
Siz kurtulun yavrularım.
Sizler yaşadıkça
Ben de yaşarım...'
Bu sözleri duymuştu
Sonradan kurtarılan
Birkaç yaralı kahraman.

Alevli düşman gemileri
Ateşini söndürmek için
Gömülürken denize,
Burak Reis ve gemicileri
Mertcesine öldüler,
Ak Denizin sularına
Bir destanı gömdüler
Ve daldılar kalbimize...
Bu korkunç manzara karşıdan
Seyredilirken donanmadan
İçlerinde doğdu bir gurur
Öte yandan yüzlerinde
Sonsuz acı okunur...

Gemiler geçer 'Burak Adası'ndan
Geçerken atılan selâm topundan
Ruhu şad olur Burak'ın
Ve gider arkasından
Bir yığın şehidin ruhu
Gemilerle akın akın...


Alper Kürük
 











5- Çanakkale Geçilmez...

Bilmiyorlardı VATAN denen toprak ezilmez
Dene,canından vazgeç,ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!

Sömürgeci Devletler bir hâyâle kapılıp
Tüm sömürgelerinden yanına asker alıp...

Kendi tatlı canları bir savaşa girmeden
Oluşturup sürdüğü 'GURKA' askerlerinden...

Çanakkale'yi kolay elde ederim sandı
MEHMETÇİĞİN göğsüne kadar gelip dayandı...

O göğüs imân dolu,şehitliğe inanmış
O can asırlar boyu bu VATANA adanmış...

Siperler toprak değil,taş değil,göğüsleri
Böyle siper görmemiş düşmanın askerleri.

ALLAH! ALLAH! diyerek düşmana saldırıyor
Gözler hayatı değil şehitliği arıyor...

Her ALLAH! nidasıyla düşüyor yere yiğit
Cennette GÜL BAHÇESİ olmuş,gülleri şehit...

Vurulan her yiğitten kan değil gül akıyor
Karşısındaki düşman şaşkın,hayran bakıyor...

Vurulan her düşmanın imrendiği de budur
Mehmet'ten öğrendi o şehit nasıl olunur?

ALLAH şehitler için 'ÖLÜ DEMEYİN...'diyor
Cennetine ŞEHİTLER MUHAMMED'LE giriyor...

En güzel Cennetini ŞEHİDE vermiş ALLAH
Şefaatçi ŞEHİDE izin edermiş ALLAH...

AKİF diyor Hazreti PEYGAMBER açmış kucak
Onlar için keder yok,yok başkaca korkacak...

Vatanı için değil zorlamayla çarpışan
Ülkesinden gelerek millerce uzaklaşan...

Düşman askerlerinden vurulup ölenlere
ATA'MIZ da onlara dememiştir boş yere:

'Artık sizler de bizim evlâtlarımızsınız...
Ölüp bu topraklarda toprak olup kaldınız...

Mâdem toprağımıza karıştı toprağınız
Tüm şehitlerimizle siz de rahat yatınız...'

Candan,yârdan geçilir de acısı silinmez...
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ...ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!


Alper Kürük
 

6- Çavuş- Memiş-Bodur Cafer Ve Süleyman Reisler Destanı

Çavuş,Memiş,
Bodur Cafer,
Süleyman Reis
Bu dört denizci kahraman
Girit Harbi içinde
Bin iki yüz asker
Bindirdiler gemilere
Götürmek için Vatan'dan.
Bunu haber alan
Venedik'li düşman
Yakaladı üç gemiyi.
Otuz iki kadırga,dört mavnadan
Oluşmuş bir filo ile.
Böyle bir deniz savaşı
Sürmezdi bir saatçik bile...
Ama yardım geldi Allah'tan...
Savaş başlamadan
Koptu bir kasırga,
Battı Venedik'lilerden
İki büyük kadırga.
Bodur Cafer gemisinin
Direkleri kırıldı,
Ağırdı aldığı yara
Hafiften yana yıkıldı,
Allah'ına sığındı.
Savaş başladı sonra...
Çavuş Reis'in kadırgasını
Daha ilk safhada
Düşman çembere aldı.
İlk çıkan fırsatta o da
Gemiler çemberini yardı.
Arkasından düşman
Şaşkın bakakaldı.
Ortada Reis Memiş
Beş kadırgayla çevrilmiş,
Gemideki yeniçeriler
Mertçe bir savaşa daldı.
Ettiler altı saat harbe devam
Gelip çattı akşam.
Gemi kurtulup Venedik elinden
Girit yolunu rota aldı.
Bu iki gemiyle cenk olurken
Geri kalan kuvvet
Cafer Reis'i sardı.
Bu yaralı gemide
Cafer'in ikinci kaptanı
Bir deniz arslanı
Süleyman Reis vardı.
Gemideki tayfalar
Allah'a yalvardı...
Damarındaki Türk kanı
Dile getirdi Süleyman'ı:
'Gaziler...
Bize bu gün göründü şehitlik,
Olmayalım esir,
Ölelim hep beraber...'
Allah! Allah! sesleriyle çınladı sema.
Sürdü savaş günboyu o gün
Sabahtan ta akşama
Akşamdan ta sabaha...
Yerleri çok dardı.
Yavaş yavaş sonunda
Gemi suları yardı
Görünmedi bir daha...
Gemi derinlere indikçe
Ruhları yükseldi gittikçe
Su altından ta Allah'a...


Alper Kürük
 

7- Delî Osman Destanı

Onaltıncı asır sonlarında
Bir İran seferinde
Tebriz'i almıştı
Özdemiroğlu Osman.
Ama ne çare ki
Ecel vermedi aman.
Hamza Mirza emrindeki
Bir İran ordusu
Kuşattı Tebriz'i.
Kaleyi savunan
Cafer Paşa adında
Kahraman bir kumandan.
Kale duvarlarını uçurmak için
İran'lılar koskocaman
Bir lağım kazmışlardı.
Kahraman Delî Osman
Bu lağımı keşfetti.
Bir tünel açıp
Bin fedaîsi ile
Girdi lağıma oradan.
Yemek zamanı olduğundan
İşi terketmişti lağımcılar.
Geçerek yer altından
Osman'la bin kahraman
Geldiler ansızın
Serdarın otağına.
Hamza Mirza
Soluna ve sağına
Oturttuğu sakiler elinden
İçip içip eğlenirken
Düşüvermişti birden
Hasmının ağına.
Deli Osman hemen:
'Aşkolsun güzel Şah...'
Diye nâra atarak
Yalınkılıç içeri daldı.
Serdar ise yalın ayak
Zor kurtardı canını
Ve arkasından bin gazi
Paylaştılar o anda
Çadırdaki malını.
Delî Osman esir aldı
Bir gözde saki,
Bir de çengi.
Tekrar kaleye döndü
Aynı lağımdan.
Kazanıldı böylece işte
Rahatlıkla İran cengi...


Alper Kürük
 

8- Demir Baş Hasan Destanı

Sokollu Mehmed'in amcazâdesi
Mustafa Paşa
Babasıydı ejderha,kasırga
Serdengeçti gazilerin...
'Paşa Baba' derlerdi adına.
Cenk isteyen yiğitlerin
Tercüman olurdu muradına.
Nice kaleler fethedildi nice...

Yüksek bir kaya üstünde 'Filek Kalesi'
Sanki kartal yuvası.
Ne top ile yıkılır
Ne süngüyle alınır.
Ama Paşa Babanın akbabası
'Demir Baş Hasan'
Aldı yanına kendine benzer
Gözü pek kırk pehlivan
Yola çıktı Budin'den
Gidecekleri yer Filek,
Kaleyi almaktı hepsinin
Gönüllerindeki tek dilek.
Çıktılar üstüne bir kayanın
Bağladılar üç-dört merdiveni
İplerle,kuşaklarla,
İçlerinden Hasan seslendi:
'Dayanın,yiğitler dayanın...'
Uzatldı bir mangal deliğine.
En önde Demir Baş Hasan
Sarıldı merdivene
Sanki olmuştu kükreyen arslan.
Geçebilirdi delikten ancak bir insan
Ama engel oluyordu
Dışarı uzanan topun namlusu,
Hasan'ın yoktu korkusu,
Bir an tereddüt etmeden
Deliğin iki kenarına
Geçirdi pençelerini,
Sonra sığınıp Allah'ına
Dayadı namluya göğsünü
Onun asla korkutmadı
Kayalık uçurumlar gözünü.
Kollarını geriverince
Bir ses çıktı ince ince
Top geriye fırladı
Allah'tan ki birşey olmadı
Hasan'ın hiçbir azasına.
Namlu geldi dayandı
Duvarın iç hizasına
Hasan bunu görünce
Birden düştü sevince
Ve başını dayadı namluya.
Gülle olmuştu başı...
Top gülleyi atar ama
Gülle topu atıverdi bu seferlik...

Kale dalmıştı uykuya
Girdi,atladı delikten
Arkasından yalın kılınç
Kırk gazi yoldaşı.
Demirdi Hasan'ın başı
Göğsü ise çelikten.
Artık yaklaşan dakikalar
Kaledekiler için sondu.
Bu kartal yuvasına
Bizim gazi akbabalar
Çok kısa zaman içinde
Demirbaş ile kondu...


Alper Kürük
 

9- Dilsiz Mehmetçikler Destanı

Mohaç'tan Viyana önlerine
Yürüdü Kanunî Süleyman,
Bir kez de Türk kılıcından
Tiril tiril titredi Alman...

Bir çarpışmada düşman
Kahpece kurdu pusu,
Esir verdi beş arslan
Kahraman Türk Ordusu.

Bir esir getirene
Ömre yeter hazine
Vadetmişti kumandan.
Getirdiler beş eri
Hepsinin başı gökte
Ve göğüsler ileri.
Bilgi alırım ümidiyle
Kurmuştu kumandan hayâl,
Türk eri esir iken
Ölse de çıkmaz ağzından
Bir kelime değil bir harf
Sanki hepsi doğuştan lâl.
Kumandan sordu:
'Siz hangi Paşanın erisiniz?
..............................................
Lâl misiniz,nesiniz?
..............................................
Ordunuzda kaç top var?
..............................................
Kaç bin asker?
.............................................
Dilsiz Mehmetçiklerin
Bu çocuksu sorular
Hoşlarına gitti ki besbelli
Kumandanın yüzüne
Hepsi alaylı bakar,
Kumandan olmuştu deli.
Aklına geldi bir hile
Tatbik ederse onu
Belki, birisi gelirdi dile.
Soydular herbirini anadan doğma
İşkenceye başlandı,
Parça parça,oyuk oyuk oyuldu etleri,
Vücutları ezilirken
Yine de ses çıkmadı hiçbirinden.
Yüzlerinde hep aynı alaylı gülüş...
Beş çuval getirdiler birden
Koydular Mehmetçiğin birini
Attılar kalenin üstünden
Tuna kıyısı kayalığına.
Çuvalın ağzı bağlanırken
Onların da ağzı kapandı iyice.
Bu yapılan işkence
Yine çözemedi hiçbirinin dilini.
Her soru tekrarlanışında
Cevap diye alıyordu kumandan
Bir ölü sessizliğini...

Dördü atıldı teker teker
Artık dayanamadı
Beşinci asker
Haykırıp söyledi nefretini
Ve düşmanın gafletini.
Dedi:konuşacağım...
Çözün bağlarımı
Çok fena sıktı bağım.
Bana bir yudum da su verin....
Verdiler suyu
Çözdüler bağlarını.
Tahammülü yoktu bağlanmaya.
Başladı gözlerinde
Şehitlikle karışık
Bir hürriyet kıvılcımı yanmaya.
Haykırdı ansızın:
'Ey gafil düşman
Biz olsaydık ölümden korkan
Eğik olması gerekti başımızın...'
Bir ara durdu
Ve bağırdı o an:'İşte geliyor Ordu...'
Bir yaralı arslan
Uçtu sarp kayalıklara doğru
Dört şehidin arkasından...


Alper Kürük
 







10- Diye Söylemezler mi?

Gördüğüne göz yumup görmezden geliyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Duyduklarını duyup duymazdan geliyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Pis kokular koklayıp burnunu tıkıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Kınanacak eylemi eğer kınamıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Yutulmayan söylemi sineye çekiyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Dil yalamak içindir sanıp konuşmuyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Kafanı kullanmayıp boş yere taşıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Düzenbazlar içinde kaygısız yaşıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Gördüğün bozukluğu sen de alkışlıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Dostla kötü, düşmanla olup bağdaşıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Kendinden başkasına boş ümit bağlıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Zulme, gadre uğrayıp yüreksiz susuyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Başına gelenlerden hiç ders alamıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

VATAN ELDEN GİDİYOR...hâlâ anlamıyorsan
Ne biçim yurtseverlik diye söylemezler mi?

Niye söylemezler ki? Niye söylemezler ki?
Diye söylemezler mi? Diye söylemezler mi...


Alper Kürük
 







11- Gençliğe İthaf

Eski toprak üzerinde fideleriz yepyeni,
Hamurumuz ATATÜRK'ün mayasıyla yoğurulmuş,
Haksız yere,insafsızca gençlikleri ezeni
Ezmek için Gençliğimiz hak fikriyle doyurulmuş.

Kemâl 'lerin memleketi kemâllerle yücelir
Soyad almış Gençliğimiz kendisine KEMAL 'i,
Gitse NAMIK,arkasından MUSTAFA'ları gelir,
Ülkü ülkü kalbe dolar her gidenin cemâli.

Kılınç ile atılmıştır bu Vatan'ın temeli,
Fikir ile âsil Gençlik çatısını çatmıştır,
İcabında kılınç tutar kalem tutan bu eli
Esareti tokatlayıp,Hürriyeti tatmıştır.

Genciz,artık içimizde ihtiyarlık kalmadı,
Vatan da genç şimdi ama idealler daha genç,
Milletimin ellerini tuttu Gençlik salmadı,
Hür değise fikir,Gençlik o memleket ne iğrenç!

Bekçisiyken biz VATAN 'ın parolamız:İSTİKLAL,
Devrimlerde,fikirlerde önderimiz:ATATÜRK,
Şimdi bülbül oldu GENÇLİK olmayacak asla lâl
Bunu böyle bilsİn dünya zira bilir her GENÇ TÜRK.


Alper Kürük
 
 

12- Gençliğin Hitâbesi...

CUMHURİYET'E kalkan el ödünsüz kırılır!
VATANIN TOPRAĞINA kem bakan göz oyulur!
LAİKLİK KARŞITI dil susmazsa koparılır!
ATATÜRK TÜRKİYESİ olursa böyle olur...

Zaman zaman böğrüne değen hançer deliyor
Askere giden yiğit ŞEHİT olup geliyor,
ŞEHİTLİK dince ulvî de kâlbi zedeliyor...
Sülük emdikçe bitmez kan hep tazeleniyor...

'DAYAMIŞTI VATANIN BAĞRINA HANÇERİNİ...'
Kaleşnikofla şimdi kimi tehdit ediyor?
KOPARAMAZ VATANIN ZERRE KADAR YERİNİ
ATATÜRK'LEŞMİŞ GENÇLER O YOK BEN VARIM DİYOR...


Alper Kürük
 

13- Gençlik İçin

Soldurmuştu Saltanat
Gençliğin al yüzünü,
Göstermedi hiç rahat
Dinlemedi sözünü.

Soldu güneş ve birgün
Soldu rengi Bayrağın,
Millet harap ve ölgün
Altındaydı bir ağın.

Bayrağı al boyayla
Boyayacak tek Gençlik,
Bir yıldızı bir ayla
Koyacaktı üstelik.

Yüzü solgun olsa da
Hem kanı var, hem canı,
Hem inancı var Hak'ka
Kendisine imânı.

Kaybolmuştu âniden
Yüzündeki sarılık,
Belirmişti yeniden
Kanındaki arılık.

Dayanağı Gençliğin
Bölünmez bir Vatandır,
Bayrak için tek rengin
Özü gençten akandır.

Asla solmaz bir daha
Şimdi rengi koyu pek,
Yüz tutmasın solmağa
GENÇLİK boyar ölerek...


Alper Kürük
 





14- Gücümüze Gidiyor...

ATATÜRK 'LE O AZİZ VATAN EVLATLARININ
TANRI 'DAN, ruhlarına bir izin verilirse
Hesaplarını sormak hakları kanlarının...
Gün olur karşımıza gelip de dikilirse
Dudakları bizlere aynı sözleri diyor:
Sizleri böyle görmek gücümüze gidiyor...

Gücümüze gidiyor Vatanı parçalamak...
Gücümüze gidiyor laikliği kınamak...
Gücümüze gidiyor çağ dışı bocalamak...
Gücümüze gidiyor düşmanına inanmak...
Gücümüze gidiyor bizlere dil uzatmak...
Gücümüze gidiyor tufeyli olup yatmak...
Gücümüze gidiyor ilimden uzaklaşmak...
Gücümüze gidiyor hurafelere kanmak...
Gücümüze gidiyor hukuku hiçe saymak...
Gücümüze gidiyor halk için halkı soymak...
Kurduğumuz VATANI ve de CUMHURİYETİ
Gücümüze gidiyor böyle hafife almak...
TÜRKİYE toprağında TÜRKÜM diye yaşamak
Ebediyyen var iken başka kimlik aramak...
Kanımız, canımazla kurduk, verdik Vatanı
Sizler de sahip çıkın! sulandırmayın kanı...
...
Bütün yaptıklarınız gücümüze gidiyor...
Ruhlarımız azapla sizleri seyrediyor...


Alper Kürük
 




15- İstanbul'un Fethi Haftasında...

Yirmi Dokuz Mayısta çağ açtı, taştı ünü
Bir On Dokuz Mayıs da TÜRK'ün' Kurtuluş Günü'...

Tarihte çağ açılır FATİH 'in edasıyla,
Laik Devlet kurulur ATATÜRK dehasıyla.

Mayıs ayı TANRI'nın Türk'e lütuf ayıdır
Bu lütufla barışın o NOBEL adayıdır.

ATA'nın vasiyeti Dünyada - Yurtta barış,
Ne alır,ne veririz Ülkemizden bir karış!

FATİH armağan etti Dünyaya İSTANBUL'u,
ATA'dan' KUTSAL ÖDÜL':TRAKYA-ANADOLU...


Alper Kürük
 

16- Kanije'nin Esir Mehmetçiği Destanı

Macaristan'da Balaton Gölü...
Gölden çıkar Berk Irmağı
Karışır Drava'ya.
Irmağın ortasında
Dümdüz bir adacık
Adacık ortasında
Bütün görkemiyle 'Kanije'...
Adanın kıyıları
Sazlık,bataklık.
Türk'lere Macaristan
Yetmiş-seksen yıldır
Ederken mallık
Kanije Alman elinde
Bırakılamazdı artık...

Kaleyi almak için
Ardı ardına
Yapıldı çok seferler.
Esir düştü her akında
Nice Türk askerler.
Yine denendi talih
Bin altı yüz yılında.
Güvenliydi kale...
Uzaktan uzağa birkaç topla
Elbet geçmezdi ele.
Topların açtığı gediklerden
Saldırmak gerekti hemen.
Ama sazlar olmuş çengel,
Öte yandan bataklık
Yürüyüşe oluyor engel.
Kaledeki zindanlarda
Çürüyen Türk erleri
Çıkarılıp zindandan geceleri
Kinle,nefretle
Örüyorlardı delikleri
Zincir kamçılar altında.
Bu zoraki çalıştırma
Ne de olsa geciktiriyordu zaferi.
Ama zafer gecikirken
Onların da içinden
Parlıyordu isyan alevler....

Yine karanlık bir gece
Uykuya dalmış Kanije...
Tatlı bir öç hissi geliverdi
Esirlerden bir gence.
Sabah zindana dönerken
Yolları geçti esirlerin
Barut mahzeni kulesi önünden.
Kapı aralıktı
Cephane çıkarılıyordu içeriden.
'Allah! Allah! 'dedi fırladı öne
Tuttu nöbetçiyi gırtlağından
Sürükledi mahzene.
Önce hıncını aldı ondan...
Kaya gibi dayandı
Demir kapının arkasına.
Karanlıkta bir kıvılcım yandı
Parladı iri bir kav,
Kin,intikam,özgürlük
Sanki olmuş bir lâv
Birdenbire boşandı.
Ateş aldı bin kantar barut
Sarsıldı koca kale
Ve göklere uçtu kule...
Bütün kaleyi kapladı
Tam iki saat bir duman,
Mehmetçiğin şehit ruhu
Çıktı açtığı gedikten
Artık dileği olmuştu
O koskoca delikten
Şimdi giriyordu Şanlı Ordu.
Göğe uçan kumandan
Seyreyledi kalesini havadan...


Alper Kürük
 

17- Kanije'nin Savunma Destanı

Kanije denince gelir akla
Koca 'Tiryaki Hasan'
Ki yerleşmişti saraya
Delikanlıyken 'Sultan Süleyman'.
Kılıçtan keskin zekayla
Herkesi bıraktı kendine hayran.
Türk'ü temsil etmek için gelmiş dünyaya
Cesur,zeki ve kahraman...

Macaristan'a bir seferde
Toplar çamura saplandı.
Samurunu çıkarıp sırtından
Salıverdi çift mandayı boyunduruktan
Koşuldu onların yerine...
Bu fedakârlık üzerine
Kahraman erler toplandı
Koşuldular onlarda bir bir
Ağızlarında TEKBİR
Çıkardılar topları çamurdan.
İçten sevdi herkes Paşa'yı
Seçmişti asker o an
Kendine yaraşır 'Baba'yı.
Birgün Paşa gönüllüce gitti
Kanije'ye kumandan.

Avusturya'lı Ferdinand
Emrinde elli bin düşman
Kış çatar çatmaz
Fırsat bu fırsat
Geldi dayandı kaleye.

İçtiler and
Kaleyi vermemeye
Başta Tiryaki Hasan
Ve kendisi gibi bir avuç kahraman.

Yardım ümidi kesildi bir yandan,
Topladı önce eratını
Yükseltti mâniviyatını.

Kale önündeki söğütler ile
Yaptırdı barut,
Baş vurulacak son çare idi hile...
Türk Serdarına güya
Yazdığı gizli mektuplar
Geçtikçe düşman eline
Sardı kâfiri tatlı bir rüya...
Tam yetmiş gün Hasan Paşa
Nâil oldu emeline
Kaleyi vermedi düşman eline.

Rastlamaz mektupların
Böylesi güzeline.
Bir mektubu şöyle:
'Askerim haddinden fazla,
Depolarım dolu cephane,erzak
Bizi etmeyin merak'.
Bir diğeri böyle:
'Cephanem,erzakım yok,
Çarpışmam diyor erat
Çabuk yetişin,imdat! '
Çılgına döner sevinçten düşman
Kafası karışır kumandanın.
Getirilir bir mektup daha o an
Yine Tiryaki Paşa'nın;
'Erzakım,cephanem yok dedim
Kandırdım düşmanı
Kale önüne çektim.
Yola çıktığınız haberi geldi...
Dileğimiz Vatan için ölmektir,
Düşmanı iki ateş arasına
Artık kıstırdık demektir...'

Paşa'nın emrindeki
İki dönme hıristiyan
Kaçmıştı kaleden.
Haberdar ettiler düşmanı
Kalenin feci hâlinden.
Birkaç gece geçmeden
Ele geçti bir mektup:
'Muvaffak oluyorum hilemde
Güya kaçmış gibi benden
İki casusumu soktum
Düşman arasına sezdirmeden.
Onları kandırmak için
Kalemi kötüleyecek,
Düşman da bu karda,kışta
Kalemizin önünde
Gafil,gafil bekleyecek...
İç yüzü budur işin
Aman çabuk yetişin! '
Ertesi sabah iki hâinin
Mızraklarda kesik başı
Bağırdı kale önünde bir Alman:
'Hasan Paşa...Hasan Paşa...
Hilen meydana çıktı,
İşte adamlarının hâli,
Çıktık say senle başa...'

Yetmiş gün böyle geçti
Hep mektup uçurarak.
Yapılan birkaç hücumda
Topçubaşı 'İncekara Ahmet Ağa'
Atış yaptı sola,sağa...
Attığı her gülle tam hedefini buldu
Etti düşmanı perişan.
Karlı bir kış gecesi
Koca Tiryaki Hasan
Bir huruç yaptı ansızın
Bozguna uğrayan düşman
Gelip vurdu zannetti
Türk Serdarı arkadan.
Kimi nâmert öldü
Kaçtı canını kurtaran.
Harp meydanı sanki
Kâfir kanından bir göldü
Suladılar atlarını bu gölden
En önde Tiryaki Hasan
Ardı sıra bir avuç kahraman.
Kanije duvarları değil
Sarmıştı onları Vatan
Ebediyyen ve gönülden...


Alper Kürük
 




18- Kıbrıs Destanı

Kahpe Yunan'ın kahpe kurşunu
Albayımı alnından vurdu...
Mehmetçiğim artık hiç durur muydu?
Vuruyordu...vuruyordu...vuruyordu...
Vuruyordu Yüce Yaratan için,
Vuruyordu şehit komutan için,
Vuruyordu KIBRIS ve VATAN için,
Vuruyordu hak için,
Vuruyordu buna müstahak için,
Vuruyordu,şeref için,şan için,
Vuruyordu Demokrasiye imân için,
Vuruyordu can için,canan için,
Vuruyordu taşıdığı kan için,
Vuruyordu Ulu Kahraman için
Vuruyordu yeni bir destan için,
Vuruyordu bu topraklar uğruna
Bu topraklarda tüm yatan için:
ATA için,OSMAN için,ALPARSLAN için...
Vuruyordu...vuruyordu her an için,
Vuruyordu BARIŞ için,cihan için,
Soysuza dedirtinceye dek aman için,
Vuruyordu ak günler getirecek
Yepyeni bir yakın zaman için...


Alper Kürük
 

19- Kıbrıs İçin

(Bu şiir,soydaşlarımız Kıbrıs'lı Türklerin,kara papaz Makarios'un öncülüğünde ENOSİS rüyasıyla hunharca katliâmları yıllarının ürünüdür.O devir anımsanırsa gerçek değeri anlaşılabilir...)


KIBRIS...KIBRIS...
Bizim güzel kızımız.
Yeşil gözlü
Mavi şallı kızımız...

Yarım pabuçlu,beli kuşaklı Helen
Yeter artık! yeter ulan!
Kara sakallı Makarios
Kopuk ipli kara makara,
Haydi milliyetinden utanmadaın
İnsanlığından utan bâri maskara.


Kıbrıs'ı bizden ayrı diyorlar
Arada deniz var diyorlar
Varsın desinler...
İnsanın sonu toprak değil mi ki?
Kıbrıs'a dek vücutlarımızla
Sıra sıra doldururuz denizi
Bilmeyenler bilsinler.
Ulan Helen,ulan Helen
Kızdırmaya,haksızlığa gelmez
Ne çabuk unuttun Anadolu'yu...
Bilir bizi deneyen...
Beşikte uyuturken
Ağlayan çocuklarını susturmak için
Ninni bulamazsın da sonra
Sus...sus...dersin:
'Türkler gelen...Türkler gelen...'
Ulan Helen,ulan Helen
Ecelin geldiyse Kıbrıs bahâne
Demezler mi:'Vâde gelmiş cihane,baş ağrısı bahâne...'
Alır götürür seni.
Eh,ne yapalım? çok azan başını yer...
Çekilir başa gelen.
Ulan Helen,ulan
Geçmez her işte dalavere,yalan.

Yavruya anasını sormuşlar sanki
Bak,KIBRIS'ın şahadet parmağı
Ana Vatanı gösteriyor durmadan...

Öyle bir milletsin ki
Sevinir dostluğunu kaybeden
Tedirgin olur bulan.
Bu iş böyle gitmez ama giderse
Masallar başlar birgün gayrı
Dünya dillerinde şöyle:
'Bir varmış...bir yokmuş Yunan...'


Alper Kürük
 




20- Mehmetçik

Ey bu toprakların bekçisi,güçlü arslanı
Seninle yükseliyor yüce Ulusun şanı.
Düşmanların olsun parlak süngünün kurbanı
Çiğne,ez ayaklarınla kâfir yabanı!

Sen hep ay-yıldız için çarpışıyorsun
Türk'leri sayanı sen de sayıyorsun,
Her zaman özgürlük aşkıyla yanıyorsun
Mehmetçik,Allah yardımcın olsun...

Cephede Vatan için Mehmetçik ölebilir
Şehitliğe ancak o,böyle yücelebilir,
Türk'ler dâim seninle övünebilr,
Her millet Türk'e güvenebilir.


Alper Kürük
 
 
 
 
 
 
 
 


 
  Bugün 8 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol